Epifiz bezi beynin içerisindeki konumu itibariyle alında iki gözümüzün tam ortasından birazcık yukarda bulunan altıncı enerji kapımız (çakramız) ile aynı hizadadır. Sinirlerle gözlerimizin retinasına ve alındaki yedinci çakraya bağlıdır. Göze benzeyen şekliyle, beynin kapkaranlık noktasındaki bir üçüncü göz diyebiliriz.
Epifiz bezi gündüz çalışmaz, fakat enerjisini iki gözün retinasına ve alnın ortasındaki altıncı çakramıza bağlı sinir uçları vasıtasıyla, ışıktan alır.
Işığı direk görmemesine rağmen ışığa karşı fazla duyarlıdır. Hatta bu bezin kapasitesini artırmak için, güneşin doğuşu ve batışı esnasında, 15 dakika süreyle güneşe bakılması tavsiye edilir.
Epifiz bezi gece karanlıkta aktif olur ve bazı yararlı hormonları karanlıkta, özellikle uyku esnasında salgılar. En yoğun salgılama zamanı doğum anı, ölüm anı ve gece saat 03.00 sıralarıdır. Eğer Epifiz bezi uyandırılabilirse, öğrenme ve hafıza yeteneklerimizi güçlendirir. Sezgimizi, ilmimizi ve yaratıcılığımızı geliştirebilir. İnsanların şifa verme yeteneklerini tetikleyebilir, mutluluğu artırır ve spiritüel yeteneklerini güçlendirir. Bunlar bir takım tıbbi deneylerle de tespit edilmiştir. Epifiz bezini körelten kimyasalları şehirlerimizin su şebekelerinde, yediğimiz tüm paketlenmiş gıda maddelerindeki bazı kimyasal maddeler ve florlu diş macunları ile rutin ihtiyaçlarımız içerisinde tüketmekteyiz. Bu tüketim çarkından kendimizi kurtaramadığımız için, Epifiz bezimizi körleştiriyoruz.
Epifiz bezinin salgıladığı başlıca hormonlar;
-Melatonin
-Serotonin
-DMT (Dimetiltriptamin) dir.
Belki Melatonin ve Serotonin hormonlarını çok duyuyor ve biliyorsunuz.
DMT den kısaca bahsedersek: Doğum ve ölüm esnasında salgılanan miktarı, normal zamanlarda salgılanan miktardan daha fazladır. Doğumda DMT’nin daha çok salgılanması ile anne ve bebekte bir trans ve mutluluk hali gerçekleşir. Bu durumda anne doğum sancısına daha rahat katlanır, bebek de uyku halinde olduğu için yeni bir hayata sıkıntısız bir geçiş yapar. Epifiz bezinin küçülmesiyle ‘Ruh Molekülü’ diğer bir deyimle de ‘gerçeklik molekülü’ olan DMT’nin salgılanması ergenlik dönemine girildiğinde azalır. Ve tabi ki ruhsal boyutla ilişki de azalır.
Epifiz bezi floru bir mıknatıs gibi üzerine çekmekte ve flor da Epifiz bezini süratle kireçlendirerek yumuşak ve elastik olan bu organı kemikleştirmekte ve fonksiyonunu icra edemez hale getirmektedir.
Bugün insanların çoğunluğu Epifiz bezini kullanamadıkları için eski insanların sahip olduğu mistik güçlere sahip olamamakta ve başka boyutları algılayamamaktadırlar.
DMT molekülünü doğadaki bazı bitkilerden elde etmek mümkün. Bu işi Amazon yerlileri 3000 yıldan fazla süredir yapıyorlar. Bu yerliler yazılı bir kimya bilgileri olmaksızın, ya tesadüfen ya da bir karışım yaparak DMT içeren bir bitki, ayrıca enzim görevini yapan diğer bir bitki bularak ve bu karışımı kaynatarak, bunun suyunda DMT’yi içilebilir hale getiriyorlar. Bu işi yaparken de Ayahuasca denen bir bitkiyi bazı ağaç kökleri ile karıştırıp kaynatarak, Ayahuasca bitkisinin bünyesinde bulunan DMT’yi açığa çıkararak içilebilir bir sıvı haline getiriyorlar. Elde edilen bu sıvı içildikten yarım saat sonra etkinleşiyor. Etkisi de 3-4 saat sürüyor. Bu 3-4 saat içerisinde kişi ölü gibi hareketsiz kalıyor. Fakat bu sıvıyı içen kişinin bilinci göklere tırmanıyor, yukarıda anlatılan mistik görselleri yaşıyor, temizlenmiş olarak vücuduna dönüyor.
DMT çeşitli bitkilerde bulunduğu gibi, kamışta da bulunmaktadır. Mevlânâ ayinlerinde sadece kamıştan üretilmiş flütlerin kullanılması, Mevlânâ’nın da DMT gerçeğini bildiğini düşündürmüştür.
Yaratıcılık ve mutluluğun sırrını bedenimizden ruhumuza taşımak için öyle fazla açılım var ki! Daha sonraki paylaşımlarımda bir bir değineceğim. Evrende kaynaklar sınırsız ve bizim gücümüz de sınırsız yeter ki farkında olalım.
Sevgiyle kalın…
Instagram
X
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Kaynak: https://onedio.com/haber/epifiz-bezinin-mistik-gucu-1224275