Sir Isaac Newton yerçekimi kanununu sizce günlerce ağaç altında uyuklayarak mı buldu ya da Arşimet sıradan bir günde tesadüf eseri banyoya girdi ve suda yüzen oyuncak ördeği görür görmez “İşte kaldırma kuvveti” mi dedi?
Hikâyeler çok keyifli ve hikâye anlatıcıları da bir o kadar yetenekli öyle değil mi? İnsan konu ne olursa olsun işin eğlenceli ve etkileyici yönüne odaklanıp canı nasıl isterse onu öyle hatırlıyor. Oysa iki biliminsanı, o sürece kadar çok emek harcadı, çok acılar çekti, çok bekledi ve o sembolik olaylar (henüz gerçekten yaşanıp yaşanmadığı bile belli olmayan olaylar) sadece işin sonucunu belirledi.
Fikirler biraz haylazdır. Zaman ve mekân tanımaksızın birdenbire ağaçtan düşen elma gibi zihnimize düşebilirler. Ama o elmalar herhangi bir süreç olmaksızın, sebepsiz yere ağaçtan düşmezler. Ağaçtan düşmek elma için varoluş sürecinin son noktası ve olgunlaşmanın en güçlü göstergesidir.
O an, yani düşme anı zorlu ve kapsamlı bir sürecin en sonudur. İşte buna ‘‘Fikir’’ denir.
Yaratıcı çözüm ve fikirler gökten zembille inmez. İnsan problemi hisseder, yaşar, deneyimler, en sonunda düşünür ve çözümü bulur. Neticede insan yaşadığı, hissettiği, deneyimlediği her şeyi çok kolaylıkla çözer.
Yeryüzüne keşfetmek için gelmiş varlıklar olarak bu yegâne görevin hakkını vermeliyiz ki hem kendimize hem de içinde bulunduğumuz topluma faydamız olabilsin.
İnsan
Teknolojik ve ekonomik gelişmeler insanoğlunun hayatını oldukça kolaylaştırdı. Artık yaşam daha hızlı akıyor. Yollar kısalıyor, sorunlar azalıyor, işler kolaylaşıyor ve insan özünde binlerce yıllık deneyim, bilgi ile hayatta kalabilen insan, tembelleşiyor. Belki de bu sözlerim sizi biraz üzebilir ama “yeni nesil insan” dediğimiz kavram aslında çok da iç açıcı değil.
Tasarım odaklı düşünce en temelinde insanı, onun duygu ve deneyimlerini barındıran bir düşünce sistemi ve aslında bize hiç de uzak olmayan hatta genlerimize kadar işlemiş bir sistem. Sadece ona biraz daha yakından bakıp keşfetmemizi bekliyor. Hepsi bu!
Çözüm üretme yeteneğinin kaybolması, günümüzün belki de en önemli sorunlarından biri. Binlerce sorun ve problem içerisinden en hızlı, en ucuz ve en doğru çözümü bulabilmek! Teknolojinin içine doğmuş olan yeni nesil insan, geçmişe göre daha az problemle dünyaya geliyor. Bunun sonucunda yavaş yavaş problem çözme yetilerini yitiren, yani bir açıdan gelişmiş ama aynı zamanda bir açıdan da zayıf olan insan!
Oysa deneyimlerimiz, başarı ve başarısızlıklarımız yani sizi o güne kadar siz yapan her şey, bugünü inşa eder. Aslında bu konuya bireysel baktığımız kadar toplumsal hatta insanlık açısından da bakmanızı öneririm. İlkel insanların ilk çağlarda deneyimlediği, öğrendiği ve anladığı her şey bize bugünleri veren temel unsurlardır.
İnsan temelinde öğrenen, gelişen ve deneyimleyendir. Öğrenmek, gelişmek ve deneyimlemek ise zorlu bir süreçtir. Zaman alır, emek ister ve biraz zorlanmayı gerektirir. Aksi takdirde edinilen bilgi de beceri de yetersiz ve yalın kalacaktır.
Çevrenize biraz dikkatli bakın ve başarılı tüm insanları gözlerinizin önüne getirin. Göreceksiniz ki bu insanların büyük bir çoğunluğu, hatta hemen hemen hepsi zorlu bir süreç sonunda bugünlerini elde etmişlerdir. Hepsinin ortak noktası ve ortak söylemi, “Hiç de kolay olmadı.” olacaktır. Hatalar yapıldı, dersler alındı, en başa dönüldü, defalarca denendi, öğrenildi ve en sonunda başarıldı.
Başarılı tüm süreçlerin arkasında, deneme yanılma süreçleri vardır. Onlarca bilimsel projenin ve keşfin arkasında bu yöntemi görebilirsiniz.
Dene ve yanıl! Neden ve nasıl sorularını sor, en başa dön ve daha iyi dene, daha iyi yanıl! Göreceksin ki gerçek kazanan sensin.
Çünkü her deneme, her yanılma aslında bir sonraki aşamada sana müthiş bilgi ve deneyimler getirecektir. Bilgi bir bedel ister ve bunu genelde peşin alır. Önce bilgiye ve beceriye ulaşıp sonra bedelini ödeyen ne bilimde ne de sanatta görülmemiştir. Bu iki değer yani bilim ve sanat, insanı bugünlere getiren yegâne değerlerdir.
İnsanın temel gelişim sürecinin en önemli noktası deneyim noktasıdır. Aksi halde insanoğlunun bugünlere gelmesi imkânsızdı. Sürekli öğrenme ve gelişme halinde olan beyin, her seferinde bir kapı daha açarak ve bunları genlerine aktararak bir sonraki neslin daha zeki, daha bilgili olmasını sağladı.
Peki, bu bağlamda günümüz insanının bilinen en zeki insan olduğunu söylesek sanırım yanılmayız, öyle değil mi?
Bu gerçeği birçok araştırma destekliyor olsa da birçok araştırma da tam tersini söylüyor. İşte problem tam da burada başlıyor. Araştırmalara göre modern insan birçok açıdan daha bilgili olabilir ancak hayat daha kolaylaştı ve insanlar gelişimleri için ekstra efor sarf etmeyi bıraktı. Artık karmaşık problemler karşısında insanoğlu daha savunmasız hale geldi. Birçok açıdan teknoloji, problemleri çözmede kolaylık gösterse de bunun modern insanın köleleşmesi ve aptallaşması gerçeğini gizleyemediği ortada.
İçinde bulunduğumuz çeyrek asırda sistematik olarak şirketlerin satış pazarlama stratejilerine göre insanoğlunun yetileri de değişti. Her ne kadar geçmişten gelen deneyim ve bilgi genlerimizle bizlere aktarılmış olsa da, özellikle 2000’li yıllardan sonra önümüze çıkan gerçek tam manasıyla ürkütücü.
İngiliz biliminsanları tarafından yapılan araştırmalarda, 200 yıl öncesine oranla insanın zekâ seviyesinde ciddi düşüşlerin ortaya çıktığı tespit edildi. Yaşam seleksiyonunu baz alan çalışmaya göre, yaşam koşulları değiştikçe ve geliştikçe yaşam için verilen mücadele de minimum seviyeye iniyor.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda çıkan sonuç, normal şartlarda sürekli gelişmeye ve ilerlemeye devam etmesi gereken insanoğlu, teknolojik gelişmeler ile birlikte geriye gitmeye başladı!
Sonuç olarak bilimsel araştırma sonuçlarına göre bazı açılardan ilerleme kaydetsek de bazı açılardan bakıldığında aptallaşıyoruz.
Facebook
X
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Kaynak: https://onedio.com/haber/tasarim-ve-insan-iliskisi-1221937