En son ne zaman birini çekici bulduğunu düşünmeni istiyoruz. Kekelemiş, söyleyeceklerini unutmuş, heyecandan elleri terlemiş veya takılıp düşmüş olabilirsin. Bunların hiçbiri olmadıysa en azından kalbinin göğsünden çıkacakmışçasına güm güm attığını hissetmişsindir. Haliyle yüzyıllardır uygarlıkların aşkı neden kalple bağdaştırdığı ortada.
Hayallerini yıkmak gibi olmasın ama bilimsel verilere göre aşkın kalple pek alakası yok, o daha çok beyinle ilgili. Detaylarıysa işte şurada! 👇
Aşk aslında kalpte değil beyinde başlıyor.
Aşkın 3 farklı fazı var: şehvet, cazibe, bağlılık.
Aşkın ilk aşaması, diğer adıyla ‘amfetamin fazı’ olarak da bilinen en heyecanlı süreç ve biliminsanları bu mutlu döneme 3 ay ömür biçmiş durumda. Karnında kelebeklerin uçuştuğu, onun etrafındayken kızardığın o dönem var ya; o aslında insan vücudundaki testesteron ve östrojen seviyeleriyle alakalı. Doğadaki pek çok memeliye benzer şekilde ilk aşık olduğumuz anlarda, birisine hormon seviyeleri nedeniyle ilgi duyuyoruz.
Kime aşık olduğumuz da genlerimize kodlanmış.
Beyindeki bu kimyasal süreci şimdilik bir tarafa alalım ve biraz da kime aşık olduğumuza bakalım. Çünkü aşkla ilgili merak uyandıran bir diğer konu da aslında insanın, kendine en çok benzeyen insanları tercih etme potansiyeli. İnsan daha ilk aşamaya girerken bile kendisiyle benzer seviyede zekaya, zevke, mizah anlayışına ve değer yargılarına sahip insanları tercih ediyor. E bunu arkadaş seçimlerinde bile yaptığımıza göre bizce çok da mantıksız bir şey değil! 🧐
Bir diğer konu da dış görünüş mevzusu…
Güzellik bir algı meselesi ve herkes için kimin güzel veya çekici olduğu farklı olabilir. Ama görünen o ki beynimiz aşık olurken temel kodları takip ediyor ve doğada hayatta kalma oranı en yüksek kişilere yöneliyor.
Ancak her şey bu kadar basit değil.
Çünkü görünen o ki, aşık olduğumuz kişi tercihlerini vücut oranlarına göre de yapıyoruz. Genel güzellik algıları ne olursa olsun; vücut oranları dengeli, güçlü ve kaslı yapıdaki insanlar herkese daha çekici geliyor ve bunun kalple değil, genetiğimizdeki yaşama içgüdüsüyle ilgisi var. Kadınlar genellikle bilinçsiz de olsa vücut yağı %12-15 arası olan erkekleri arıyor, erkekler ise vücut kitle indeksi 18-20 olan kadınları beğeniyor. Tabii bunların hiçbiri illa olacak diye bir şey yok. Çünkü aşk vücut ölçülerinden çok daha fazlasıdır!
Bu sırada devreye koku faktörü de girmeye başlıyor.
Tıpkı hormonlar gibi her insan etrafına farklı bir koku yayar ama bu bahsedilen koku, burnumuzla doğrudan algıladığımız kokudan biraz daha farklı. Çünkü biraz bilinçaltı bir boyutta gerçekleşiyor. Özetle, yaptığımız ilk aşk seçimlerinde bağışıklık sistemi güçlü olan ve belirli proteinleri salgılayan insanları tercih ediyoruz. Çünkü güçlü bağışıklık sistemi bazı özel kokuların beyin tarafından algılanmasını sağlıyor. Haliyle kimi çekici bulduğumuzu belirliyor.
Aşık olmanın ilk sinyalleri beyinde başlıyor.
Bu kişiyle karşılaşınca beyin bazı hormonların salgılanması için vücuda uyarı gönderiyor ve bunun sonucunda noradrenalin, dopamin, feniletamin etkisinde bir ilk 3 ay geçiriyoruz. Noradrenalin, adrenalin üretimini artırarak kalbin hızlı atmasına ve avuç içlerinin terlemesine neden oluyor. Dopamin onun yanında kendini iyi ve mutlu hissetmeni sağlıyor, feniletamin ise karındaki kelebek uçuşmalarına benzer etkiler gösteriyor. Biz de salınan bu hormonların etkisiyle aşık olduğumuzu söylüyoruz.
Aşkın ikinci aşamasını endorfin hormonu kontrol ediyor.
İlk heyecan etkisiyle salınan hormonların seviyesi zamanla azalırken aşkın 2. aşaması olan ‘çekim aşaması’ başlıyor. Kimilerinin ‘endorfin fazı’ olarak adlandırdığı bu aşama, bilim insanlarına göre 6 ay ila 2 yıl ömre sahip ve hayatımıza kiminle devam edeceğimize karar verdiğimiz aralık. Bu dönemde hipofiz bezinden salgılanan mutluluk hormonu, yani endorfin seviyesinde belirgin bir artış oluyor. 🥰
Endorfin sayesinde uyuşturucu etkisine benzer etkiler oluşuyor.
Aşkın uyuşturucu olduğuna dair popüler tanımlara mutlaka denk gelmişsindir. İşte onun temel kaynağı beyin kontrolünde salgılanan endorfin hormonu. Çünkü endorfin miktarındaki artış nedeniyle onun yanında çok daha mutlu, huzurlu ve motive hissetmeye başlıyorsun. Bu da aşkın ikinci aşamasına girdiğin anlamına geliyor.
Aşkın son evresinde de beyinden salgılanan hormonlar etkili.
Böyle hormonlarla, genetik faktörlerle dolu dolu geçen birkaç yılın sonunda, aşkın bağlılık evresi başlıyor. Ve tabii ki bu evrede de beyin fazlasıyla etkili. Çünkü endorfin ve dopaminin yerini hipofiz bezinden salgılanan oksitosin, yani bağlılık hormonu alıyor. Bağlılık hormonu doğum, emzirme, cinsellik gibi ailevi değerleri pekiştirdiğinden, bu evredeki aşk genellikle evlilikle sonuçlanıyor ve çiftlerin birbirlerine olan bağlılıklarını artırıyor.
Aşkın bir kimyası olduğu doğru ama duygular da kesinlikle işin içine giriyor olmalı!?
İşte böyle! Aşkın ortaya çıkış şekli genel olarak kimyasal tepkimeler ve beyin tarafından kontrol edilen hormonlarla ilgili. Ama tabii ki bunun bir duygu olmadığını söylemeye hiçbirimizin hakkı yok. Yine de umuyoruz ki, aşka bakış açını değiştirecek ve belki de etrafına biraz daha detaylı bakmanı sağlayacak birkaç önemli bilgi vermişizdir. 😘
Kaynak: https://onedio.com/haber/askin-kimyasi-nedir-aski-bilimsel-olarak-anlatiyoruz-1152682