Türkiye’de matematikte öncü isimlerden olan Ali Nesin ’in sözü beni çok düşündürdü:
“’Ne işime yarayacak?’ diye öğrenmeye başlarsan ancak mühendis olabilirsin, başkalarının bulduklarını tekrar edersin. Elektrikli arabayı, bilgisayarı yapmışlar sen de yaparsın. Ama bilgisayarı, interneti bulamazsın, uzaya gidemezsin; onlar gittikten sonra belki gidebilirsin.”
İçerik zengini bir dünyadayız.
Ted konferansları , her alanda öncülerin fikirlerini ve en yeni gelişmeler konusunda aydınlatıyor, Khan Academy , her alanda eğitim sunan dünyanın en yaygın üniversitesi haline geldi. Zaten dünyanın önde gelen bütün üniversiteleri pek çok eğitimini herkese açmış durumda. Duolingo gibi dil programlarıyla, yüzlerce dil üzerinde çalışılabilir. Daha yaygın halde de YouTube videolarında istediğin her bilgiyi ve eğitimi bulmak ve almak mümkün. Hepsi de ücretsiz…
Yeni okul yılı başladı. Önce velilerin, sonra öğretmenlerin, ardından okul idarelerinin hatta hükümetlerin kafası karışık. Herkesin ilk sorduğu soru: Yapay zekâ (AI) ile nasıl başa çıkmalıyız?
Kasım 2022’de yayınlanan yapay zekâ dil model ChatGPT yayınlanalı, günlük okul hayatı için ortaya çıkan sorular hâlâ cevaplanmadı. Yapay zekâ kullanmayan kişiye şaşarım. Sadece yapay zekâya bağlı kalana da endişe ederim. Yine de şu soruların cevapları verilmelidir: Sınıfta yapay zekânın kullanımı için yasal koşullar nelerdir? Veri güvenliği sağlandı mı? Etik değerler oluşturulabildi mi? Teknik altyapı mevcut mu? Ve en önemlisi, öğrenciler sonuçta daha iyi ve daha fazla öğreniyor mu?
Zaten, yapay zekâ teknolojileri günlük hayatımızın bir parçası. Diğer taraftan geleneksel yapı, konumunu korumaya çalışıyor. Özellikle Türkiye’de eğitim bir rant alanı olmaya devam ediyor. Özel okullar aşırı pahalı hale geldi, devlet okulları yetersiz, öğrenciler özensiz, veliler şaşkın, eğitim bürokrasisi kararsız… Eğitimde dönüşüm zorunlu ama nasıl olacak? Yol haritasında neler olmalı? Daha pek çok soru ve sorun var.
Şu an dünyanın pek çok ülkesinde de eğitim tartışma masasında. Özellikle yapay zekâyı eğitimle entegrasyon konusunda değinelim ve sonra yeni dönemin eğitiminde neler olması gerektiğine karar verelim.
Yapay zekâ tarafından sunulan zorlukları ve fırsatları var. Eğitim kurumları da buna karşılık uyum sağlama ve etkili çözümler üretme ihtiyacındadır.
Kural olarak, her araç gibi yapay zekâ da yetkin bir şekilde kullanıldığında hem öğrencileri hem de öğretmenleri destekleyebilir. Kişiselleştirilmiş öğrenme materyalleri oluşturmaya yardımcı olabilir ve veriye dayalı analizler yoluyla öğrenci ilerlemesi hakkında anında geri bildirim sağlayabilir.
Potansiyele rağmen, birçok okul hâlâ yapay zekâyı benimsemek yerine öğretmen kıtlığı gibi konulara odaklanıyor. Yapay zekânın eğitimdeki yeteneklerini anlama ve kullanma konusunda önemli bir boşluk var.
Okullara giren sadece yapay zekâ değil.
Akıllı cihazlar, akıllı tahta, sunum cihazları, laboratuvar araçları, öğrenci takip sistemleri gibi pek çok teknoloji eğitim sistemine dahil edildi. Her alanda etkisi olan COVID-19 salgını, ilginçtir ki eğitim teknolojilerinin benimsenmesini de hızlandırdı. McKinsey’nin 2021 yılında yaptığı bir araştırma, yüksek öğretim kurumlarının öğrencilerle en etkili şekilde etkileşim kurmak için öğrenme deneyimine katıldığı belirlendi.
Eğitimde yaşanan bu dönüşüm, öğrenme sürecini daha kişiselleştirip, esnek ve yaşam boyu devam eden bir deneyime dönüştürüyor. Eğitim kurumları, öğrenciler ve eğitimciler bu değişimlere adapte oldukça, eğitimin kalitesi ve erişilebilirliği artabilir, bireylerin ve toplumların gelişimine daha fazla katkı sağlayabilir.
Bütün kurum ve kuruluşlar gibi eğitim dünyası da sürekli olarak evriliyor ve yeni yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Her ilçeye bir üniversite anlayışı ve ortamında, özellikle yükseköğretimde etkili olan eğitim trendleri bize yeni yol haritası sunabilir.
. ’21. yüzyılda başarılı olmak için öğrenciler sadece bilgiye değil, bu bilgiyi nasıl uygulayacaklarına dair becerilere de ihtiyaç duyuyor.’ diyor eğitim psikoloğu Dr. Howard Gardner . Günümüzde eğitim, sadece bilgi aktarımından ziyade öğrencilerin pratik beceriler ve yetkinlikler kazanmasına odaklanıyor. Harvard Üniversitesi’nin ‘General Education’ programı, öğrencilerin eleştirel düşünme, problem çözme ve etik karar verme gibi yetkinlikler geliştirmesine odaklanıyor.
. Eğitim kurumları, teorik bilgiyi gerçek dünya uygulamalarıyla birleştiren programlar geliştiriyor. Aalto Üniversitesi’nin (Finlandiya) ‘Product Development Project’ kursu, öğrencileri gerçek şirketlerle eşleştirerek pratik deneyim kazanmalarını sağlıyor. Eğitim, öğrencileri gerçek dünyanın karmaşıklığına hazırlamalıdır. Bu, sınıf ortamını gerçek yaşam senaryolarıyla zenginleştirmek anlamına gelir.
Akademik başarının yanı sıra, öğrencilerin duygusal zekâ ve sosyal becerilerinin geliştirilmesi giderek daha fazla önem kazanıyor. CASEL (Collaborative for Academic, Social, and Emotional Learning) organizasyonunun araştırmaları, SEL programlarının akademik performansı yüzde 11 oranında artırdığını gösteriyor.
. Küreselleşen dünyada, eğitim de sınırları aşıyor ve uluslararası bir boyut kazanıyor. Erasmus+ programı, Avrupa genelinde öğrenci ve akademisyen değişimini teşvik ediyor.
OECD Eğitim Direktörü Andreas Schleicher: ‘Uluslararası deneyim, öğrencilerin kültürlerarası yetkinliklerini geliştirmelerine ve global perspektif kazanmalarına yardımcı oluyor.’
. Eğitim kurumları, öğrencileri iş dünyasına hazırlamak için girişimcilik becerilerini geliştirmeye önem veriyor. Girişimcilik eğitimi, öğrencilere belirsizlikle başa çıkma ve fırsatları değerlendirme becerileri kazandırır. Stanford Üniversitesi’nin ‘Startup Garage’ kursu , öğrencilere kendi girişimlerini başlatma fırsatı sunuyor.
Eğitim kurumları, öğrencileri toplumsal sorunlara çözüm üretmeye teşvik ediyor. Ashoka Changemaker Schools ağı , öğrencileri sosyal girişimcilik projelerine yönlendirerek bu trende öncülük ediyor.
Eğitim reformcusu Sir Ken Robinson, ‘Geleceğin liderleri, sadece akademik başarıya değil, toplumsal sorunlara çözüm üretme becerisine sahip olanlardır.’ diyerek bu yaklaşımın önemini vurguluyor.
. Teknolojinin de yardımıyla, eğitim giderek daha kişiselleştirilmiş hale geliyor. Khan Academy, öğrencilerin kendi hızlarında ilerleyebilecekleri kişiselleştirilmiş öğrenme yolları sunuyor. Bireyselleştirilmiş öğrenme ile her öğrenci benzersiz ihtiyaçlarını ve öğrenme stillerini dikkate alarak eğitimin etkinliğini artırabilir.
İklim krizi ve çevre sorunları, eğitim müfredatlarında daha merkezi bir rol oynamaya başlıyor.
İsveç’te ‘Outdoor School’ konsepti , öğrencilere doğayla iç içe öğrenme fırsatları sunuyor.
Çevre eğitimcisi David Orr, ‘Ekolojik okuryazarlık, 21. yüzyılda hayatta kalmanın ön koşuludur.’ diyerek bu trendin önemini vurguluyor. Dünya çapında 10.000’den fazla okulu kapsayan ‘Eco-Schools’ programı, sürdürülebilirlik eğitiminin yaygınlaşmasına öncülük ediyor.
. Unutmayalım ki yapay zekâ, öğretmenlerin rolünü ortadan kaldırmaz. Yapay zekâ, eğitimde kişiselleştirme ve verimlilik artışı sağlıyor. Carnegie Mellon Üniversitesi’nin geliştirdiği ALGEBRA tutor , öğrencilere kişiselleştirilmiş matematik eğitimi sunuyor.
Beyin araştırmalarındaki ilerlemeler, öğrenme süreçlerini optimize etmek için yeni fırsatlar sunuyor. Harvard Üniversitesi’nden Dr. Todd Rose, ‘Nörobilim, öğrenmenin kişiselleştirilmesi için güçlü bir araç sunuyor.’ diyor.
Finlandiya’daki HundrED organizasyonu , nörobilim temelli ‘Brain Breaks’ uygulamasını dünya çapında yaygınlaştırarak, öğrencilerin dikkat ve odaklanma sürelerini artırmayı hedefliyor.
. Yeni öğretim modelleri ve teknolojiler, eğitimin esnekliğini ve erişilebilirliğini artırıyor. Coursera platformu, dünyanın önde gelen üniversitelerinden MOOC’lar yani kitlesel çevrimiçi açık dersler sunuyor. Georgia Tech, online yüksek lisans programlarıyla hibrit eğitim modelini uyguluyor.
Teknolojinin eğitimdeki artan rolüyle birlikte, etik konular ve dijital vatandaşlık becerileri ön plana çıkıyor. MIT Media Lab’in ‘AI Ethics for Middle School’ programı, genç öğrencilere yapay zekâ etiği konusunda farkındalık kazandırmayı amaçlıyor.
. Mikro-krediler ve dijital rozetler, geleneksel diplomaların yanında alternatif bir başarı göstergesi haline geliyor. IBM’in ‘Open Badge’ programı, çalışanların ve öğrencilerin kazandıkları becerileri dijital rozetlerle belgelendirmesine olanak tanıyor. Rozetler, yaşam boyu öğrenmeyi teşvik ederek, bireylerin sürekli gelişimini görünür kılıyor.
. Eğitim programları, daha esnek ve modüler bir yapıya kavuşuyor. edX platformunun MicroMasters programları , tam bir yüksek lisans derecesinin parçalarını oluşturan sertifika programları sunuyor. Programların parçalanması, öğrencilere daha esnek ve ekonomik eğitim fırsatları sunarken, işverenlere de adayların spesifik becerilerini değerlendirme imkanı veriyor.
. Futurist Alvin Toffler: ’21. yüzyılın cahili okuma yazma bilmeyen değil, öğrenmeyi, unutmayı ve yeniden öğrenmeyi bilmeyen kişi olacaktır.’ Eğitim, belirli zaman dilimlerine sıkıştırılmış bir süreç olmaktan çıkıp, yaşam boyu devam eden esnek bir sürece dönüşüyor. Udacity’nin ‘Nanodegree’ programları, çalışanların kariyerleri boyunca yeni beceriler kazanmalarına olanak tanıyor.
. Dezenformasyon çağında, öğrencilerin veri analizi ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek hayati önem taşıyor. Stanford Üniversitesi’nin ‘Civic Online Reasoning’ müfredatı , öğrencilere çevrimiçi bilgileri değerlendirme becerileri kazandırıyor.
Medya okuryazarlığı uzmanı Renee Hobbs, ‘Veri okuryazarlığı, demokratik katılım için temel bir beceri haline geldi.’ diyor.
Bu trendler, eğitimin geleceğini şekillendiriyor ve öğrenme sürecini daha kişiselleştirilmiş, esnek ve yaşam boyu devam eden bir deneyime dönüştürüyor. Eğitim kurumları, öğrenciler ve eğitimciler bu değişimlere adapte oldukça, eğitimin kalitesi ve erişilebilirliği artacak, bireylerin ve toplumların gelişimine daha fazla katkı sağlayacaktır.
Linkedln
Facebook
X
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Kaynak: https://onedio.com/haber/egitimde-donusum-zamani-1246833