Tarkan’ın bir süredir sosyal medyadan tanıtımını yaptığı ‘Kuantum 51’ albümüne sonunda kavuştuk. ‘Darmaduman’dan ‘Müteşekkir’e herkesin bambaşka favorileri oldu. Ki söz konusu Tarkan olduğunda elbette böyle olacak, herkes onun başka bir şarkısını, başka bir yönünü, stilini sevecek. Gencinden yaşlısına herkese hitap edebilecek kadar büyük bir yıldız olan, adını dünyaya duyuran Tarkan’ın 90’lardaki muazzam yükselişi ise ayrıca bir parantezi hak ediyor. Gelin Tarkan’ın düğün salonlarından stadyumlara taşınan yükselişini hatırlayalım.
1972 yılında Almanya’da doğan Tarkan için müzik her daim en büyük tutkuydu. Sesinin tınısını yalnızca onu yakından tanıyanlar değil herkes duymalıydı.
Küçük yaşlardan itibaren adeta müzikle yatıp müzikle kalkan Tarkan, 1986 yılında Türkiye’ye taşındı ve müzik eğitimi almaya başladı.
Birçok yıldız gibi onun için de zirveye giden yol ilk basamaktan başladı. Sesini geniş kitlelere duyurmak isteyen Tarkan, düğünlerde şarkıcılık yaptı, alaturka şarkılardaki performansıyla göz doldurdu.
Müzik dünyasına adım atmayı çok istese de bir türlü o ilk büyük adımı atamıyordu. Tam vazgeçmeyi düşündüğü bir sırada yolu İstanbul Plak’la kesişti ve ‘Kıl Oldum’un da içinde olduğu ‘Yine Sensiz’ albümü 90’ların başında müzik dinleyicilerinin beğenisine sunuldu.
İlk albümü başarılı olan Tarkan için asıl büyük sınav ikinci albümdü. Birçok müzisyen gibi o da asıl ikinci albümünün tutup tutmayacağına göre yıldızlık mertebesine geçecekti. Güzel haber şuydu ki, tuttu, hem de çok büyük tuttu!
Türkçe pop’un ‘Minik Serçe’si Sezen Aksu’dan da destek alan Tarkan, ‘Şıkıdım’la ortalığı kasıp kavurdu.
Ama elbette bu albümün gizli hit’i ‘Kış Güneşi’ydi. Yıldız Tilbe’nin unutulmaz sözleri ve Nurhat Şensesli’nin hiç eskimeyen bestesi birleşince ortaya dev bir klasik çıkmıştı. Belki de ‘Kış Güneşi’ Tarkan’ın başarısının ne kadar kalıcı olacağının en büyük sinyalini veren, haftalarca top 20 listelerinin zirvesinde kalan bir şarkıydı. Günümüzde bile bu şarkıyı dinlemeden duramayanlarımız var!
Onu diğer erkek popçulardan ayıran önemli özellikler vardı. ‘Toksik erkek’ imajı yoktu. Doğaldı. Cool’du. İçinden geldiği gibi konuşuyor, gülüyor ve daha da önemlisi yoluna hep müzik odaklı devam ediyordu.
1999 yılında Tarkan Avrupa’ları, dünyaları fethederken ‘Minik Serçe’ de Okan Bayülgen’in ‘Zaga’sına konuk olmuş ve Tarkan için şunları söylemişti:
Tarkan seviliyordu çünkü pozitifti. En duygusal şarkısında bile bir umut vardı insanı kendine getiren. Kısa günün kârında değildi, kendini rahat hissetmeyeceği herhangi bir programa katılmıyor, içinde kendini ait hissetmediği hiçbir projeyi kabul etmiyordu. Üstelik tüm bunları yaparken kalp de kırmıyor, samimiyetini her daim hissettiriyordu.
Düğün salonlarında başlayan müzik yolculuğu, geniş arenalara taşınmış, Tarkan tüm kitleyi coşturmayı başarmıştı. Öyle güçlü bir iletişimi vardı ki konserleri tıklım tıklım oluyor, enerjisiyle farkını ortaya koyuyordu.
Hiçbir zaman kalp kırmadan eleştirisini dile getiren, hangi sebepten olursa olsun hiçbir kimsenin ötekileştirilmesini onaylamayan, her daim duyarlı ve her daim çocuksu ruhuyla bugün ‘Kuantum 51’le onun 51’inci yaşına ortaklık ediyoruz belki ama o aslında hiç büyümeyen bir çocuk, kocaman bir dünya yıldızı, hayran olunası bir insan… Evet, insan gibi insan, önce insan! Tıpkı hepimizin olması gerektiği gibi.
Kaynak: https://onedio.com/haber/dugunlerle-basladi-acik-hava-ve-stadyumlarla-devam-etti-tarkan-adini-zirveye-iste-boyle-yazdirdi-1228911