Hangi Dizi Birinci Sırada? Geçtiğimiz Hafta En Çok İzlenen Diziler Belli Oldu!

Selahaddin Eyyubi, ‘Dünyaya adalet, Kudüs’e özgürlük’ felsefesiyle yetiştirilmiş bir liderdir. Bu doğrultuda, Haçlılarla savaşmış ve Zengi Devleti’nin koruması altındaki sınır savaşçılarının liderliğini yapmıştır. Selahaddin’in ana hedefi, İslam birliğini oluşturmak ve Kudüs’ü Haçlılar’ın elinden geri almak olmuştur.

Babasının kan davası sonucu yaşamını yitirmesi ve bu olayın ardından İstanbul’a sürgüne gönderilen asi genç Halil İbrahim, yirmi yıl sonra sevgilisi Yasemin ile birlikte yeni bir yaşam kurma umuduyla Karadeniz’e geri döner. Ancak, düşmanlarının bu yeni başlangıcı kabul etmeye yanaşmaması, Halil İbrahim’i bir intikam serüvenine sürükler.

‘Teşkilat’ adlı televizyon dizisi, kendi yaşamlarını ikinci plana atarak ülkelerine hizmet etmeyi seçen ve bu uğurda kalabalıklar arasında adeta görünmez olmayı gerektiren bir görevi üstlenen yedi vatanseverin hikayesini anlatmaktadır. Bu kişiler, ülkeleri için ‘yer altına’ inmeyi göze alarak, bu zorlu görevi kabul etmişlerdir.

Burcu Alptekin’in yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Yalı Çapkını’ adlı dizi, Gaziantep’in varlıklı ailesi Halis Ağa’nın, gözbebeği torunu Ferit’in evlilik sürecini merkezine alıyor. Halis Ağa ve ailesi, Ferit’in onların belirlediği bir gelin adayı ile dünya evine girmesini arzu ediyor. Bu durum, Ferit’in hayatında ve ailenin dinamiklerinde çeşitli olayların yaşanmasına neden oluyor.

Azem Yücedağ, uzun yıllar hapis yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşuyor. Ancak bu özgürlük, kaybettiklerini yeniden bulma mücadelesiyle gölgeleniyor. Hikayesi, ekranlarda izleyicilerle buluşacak. Azem’in geçmişi acılarla dolu, omuzlarında büyük bir sır taşıyor ve hayatın ağır yükünü sırtında hissediyor. Ancak umut, onun en büyük kılavuzu. Kolyesinden kopmuş ve dağılmış inci tanelerini toplayıp yeniden bir araya getirebilecek mi?

‘Kızıl Goncalar’, Levent adındaki bir Atatürkçü (Özcan Deniz tarafından canlandırılan) ve Meryem adında, dindar bir tarikatın içerisinde yaşayan bir kadının (Özgü Namal’ın canlandırdığı) hayatlarının kesişme noktasını ele alıyor. Ancak, bu hikaye sadece iki farklı dünyanın çarpışmasını değil, aynı zamanda farklı inanç ve düşüncelere sahip olmalarına rağmen ‘evlat’ söz konusu olduğunda, annelik ve babalığın birleştirici gücünü de vurguluyor.

Adaletle zorbalığa, özgürlükle köleliğe meydan okuyan ve tarihin tanık olduğu en büyük imparatorluğa ‘aşkla’ ismini kazandıran bir hikaye bu. 72 milletin kırdığı düzene karşı başkaldıran, mazlumların sessiz çığlıklarına umut olan bir direnişin öyküsü. Bu, 400 çadırdan oluşan bir obadan, ‘ilahi aşkla’ kurulan bir dünya imparatorluğuna doğru Osmanlıların yürüyüşünün destansı hikayesidir.

Dizi, Taner adlı bir karakterin çocukluk aşkı Dilek ile tekrar bir araya gelme hayallerini ve iki kuzeninin sınırlı kaynaklarla yaşadığı zorlukları konu alıyor. Bu üç kişi, unutulmayacak bir olayın içerisinde kendilerini buluyorlar. Dizinin yönetmen koltuğunda Yahya Samancı otururken, senaryosunu Mustafa Becit, Ali Asaf Elmas ve Teoman Gök kaleme alıyor.

‘Kızılcık Şerbeti’, çeşitli kültürlerden gelen iki ailenin yaşam hikayesini merkezine alıyor. Bu ailelerin çocukları olan Doğa ve Fatih, birbirinden farklı kültürlerin çocukları olarak karşımıza çıkıyorlar. Dağa’nın hamile kalması ve ardından çiftin ani bir kararla evlenmesi, hem Doğa ve Fatih’in hem de ailelerinin hayatını karmaşık bir dizi olaya sürüklüyor. Bu olaylar, karakterlerin hayatlarını, ilişkilerini ve kültürel çatışmalarını derinden etkiliyor. Her bir karakterin kendi yaşam yolculuğu, bu çeşitli kültürlerin çocukları arasında yaşanan aşk, anlaşmazlık ve uyum hikayesine eşlik ediyor.

Bahar karakterini Demet Evgar’ın canlandırdığı hikayede, Bahar’ın yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiye geldiği bir dönemde, dışarıdan bakıldığında ‘kusursuz’ olarak nitelendirilen ailesinin ve özellikle eşi Timur’un, Mehmet Yılmaz Ak’ın performansıyla, bilinmeyen bir yüzüyle tanışması anlatılıyor. Bahar’ın beklenmedik hastalığı, aile içindeki tüm dinamikleri alt üst ediyor. Bu zorlu süreçte, Evren karakteri, Buğra Gülsoy’un başarılı yorumuyla, Timur’un her alanda karşısına çıkan bir rakip oluyor. Bu dönüşüm ve rekabet hikayesi, karakterlerin iç dünyalarını ve ilişkilerini derinlemesine ele alıyor.