“Herkes seni göründüğün gibi algılar, sadece bazıları gerçekte ne olduğunu tecrübe ederler.” Machiavelli
Edgar Allan Poe , “Bir düşün içinde bir düş mü gördüğümüz ve göründüğümüz?” derken neyi kastediyordu? Bunu düşünürken hadi şunu da ekleyelim;
Otoportre nedir? Bir sanatçının kendi portresini çizmesi veya çekmesidir. Bu sadece sanatla sınırlı kalan bir anlam da taşımaz aslında. Kendini anlatmak, sosyal medyaya atılan selfieler de bu grupta yer alır. Peki, anlattığımız “ben” gerçekte kim?
Kendimizden kaçarken kendimizi bulabilmek ne kadar mümkün?
Benlik kavramı
Benlik; özne olan “ben”in nesne olan “ben”i algılayış şekli ile ilgili bir kavramdır. Bireyi başkalarından ayıran duygu, tutum ve davranışların bütününü ifade eder. Kendimizi algılayış biçimimiz benliğimize yüklediğimiz anlamı oluşturur. Birey, kendine “Ben kimim?”, “Yeterliliklerim neler?”, “Hayattan beklentilerim neler?” gibi sorular sorar. Bu soruların cevaplarında ise birçok şey etkili olur.
Carl Rogers’a göre benlik
Carl Rogers benlik kavramını üç başlık altında incelemiştir:
1) Kendinize bakış açınız (Benlik algısı)
2) Kendinize verdiğiniz değer (Benlik saygısı/benlik değeri)
3) Gerçekte nasıl olmak istediğiniz (İdeal benlik)
Benlik algısı her zaman gerçeği yansıtmayabilir. Kişilik özellikleri, toplum içindeki konumumuz, dış görünüşümüz ve bunu algılayış şeklimiz, büyüdüğümüz aile ve kültürel yapı, basın yayın organları, arkadaşlar gibi pek çok etkenden etkilenir.
Benlik saygısı; kendimize dair olumlu veya olumsuz bakış açımızı kapsar. Kendimizle uyum içinde olmamız ve kendimizi kabul ediyor olmamız benlik saygımızın yüksek olduğunu gösterir. Toplum içinde beceri ve yeteneklerimize güven duyarız. Benlik algımız düşükse, kendimizi yeterli görmez ve sürekli diğerleri ile kıyaslayıp sorgularız.
İdeal benlik; nasıl biri olmak istediğimizi yansıtır. Burada bunu bir metaforla açıklarsak; bir makas düşünün. Makasın bir ucu benlik algısı, diğer ucu da ideal benlik olsun. İki uç arasındaki açı ne kadar artarsa, benlik saygımız o kadar olumsuz etkilenir.
Storylerin ve postların çekildiği açıların toplamı = Sanal benlik
Hepimiz sosyal medyada çok mutlu, çok zeki ve çok kusursuzuz. Hepimizin hayatı yolunda. Eğleniyoruz, gülüyoruz ve geziyoruz… Peki, gerçekten ne hissediyoruz, ne düşünüyoruz veya bir gün içinde neler yapıyoruz? Sosyal medyada paylaştıklarımız hayatımızın ne kadarını kapsıyor, kadrajın dışında nelerden hoşlanıyoruz, nelere gülüyoruz, neler bizi mutlu ediyor veya nelere üzülüp ağlıyoruz, ağlarken nasıl görünüyoruz, ağlarken kimler yanımızda bizi diğerlerinden ayıran farklılıklarımız veya tuhaflıklarımız neler?
Modern dönemde refleksif olarak üretilen benlik (Giddens, 2014), yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte dijitalleşmiş ve yeni bir benlik türü olan sanal benlik türemiştir. Barry ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmaya göre genç nüfus, psikolojik sıkıntılar yaşasalar da sosyal medyada ilişkilerini yüzeysel olarak pozitif tutma eğilimindedirler. Kabul görme, başarı ve sosyal görünürlük ihtiyaçlarını sosyal medya üzerinden karşılamaktadırlar.
Bu yanılsama, kendimizden kaçmamıza hizmet ederken, oluşturduğumuz yeni benlik bir tüketim nesnesi haline gelmemize zemin hazırlıyor.
Önemsemek ve çaba göstermek mi?
Sosyal medyada sadece kendimizi tüketim nesnesi haline getirmekle kalmıyoruz. Aynı zamanda da tüketiyoruz. Bu bir kişi veya nesne olsun, bizim için tek ve çabaya değer olarak algılanmıyor. Her zaman yerini dolduracak bir kişi veya bir nesne var. Böylelikle bir şeyi önemsemek veya onun için çaba sarf etmenin de bir anlamı kalmıyor. İnşa ettiğimiz sanal benlikler üzerinden tanıdığımız diğer sanal benlikler…
Sanalda bir diğeri ile iletişim kurmakta zorlanmıyorken, yüz yüze iletişimden çekinmeye başlıyoruz. Sorumluluk almak, özgüven gibi kavramların anlamlarının içi boşalmaya başlıyor. Sosyal medya üzerinden son derece özgüvenli olan insanlar, yüz yüze gelmekten veya gerçek benliğini göstermekten çekinir hale geliyor. Bazen kendileri de gerçek benliklerine yabancı olabiliyorlar.
Banger (2014) başka bir ortamda da insanın insanla yüz yüze iletişimi ne denli saygılı veya sevecen şartlarda olsa bile, bir tür düellodan oluştuğuna vurgu yapmaktadır. Böyle bir karşılaşma ise, hepimizde yeterince var olmayan kimlikli iletişim cesaretini gerektirmektedir. Halbuki internet ve özelde onun yaygın uygulama alanlarından birisi olan sosyal medya; işi zorlaştıran, gerçek kimlikle iletişim kurmanın zorluğunu ortadan kaldırır. Ne denli gerçekçi olunsa da; internet doğası ve mevcut yapısı gereği bir sanal kimlik oluşturma ortamıdır. Gerçek kimlik ise kişisel ya da kurumsal boyutta büyük ölçüde maskelenmeye uygundur. Bu yönüyle kişinin ya da kurumun bir yandan bazı yönleriyle tanınmasına imkan veren, diğer yandan gerçek yüzünü saklamasını sağlayan maskeli balo iklimi oluşturmaktadır.(Çalışır,2014)
Kaynakça
Çalışır (2014). “Sosyal Medyada Benlik İnşası Sunumu Tüketimi” https://acikerisim.gumushane.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12440/2129/Sosyal_Medyada_Benlik_Insasi_Sunumu_Tuketimi.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Erişim Tarihi: 23.04.2024
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Kaynak: https://onedio.com/haber/otoportreler-bir-dusun-icinde-bir-dus-mu-gordugumuz-ve-gorundugumuz-1218418