Britanya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House’da kıdemli analist olarak görev yapan Timothy Ash, T24‘ten Cansu Çamlıbel‘e geniş bir mülakat verdi.
Pek çok batılı finans kuruluşu ve bankaya ‘kıdemli stratejist’ olarak danışmanlık vermiş olan Ash, 2000’li yılların başından bu yana Türkiye’yi yakından takip eden bir uzman.
İngiliz ekonomist Timothy Ash‘in Türkiye ekonomisine dair dikkat çeken değerlendirmeleri özetle şöyle:
‘Yerel seçimin kaderini belirledi’
* Yerel seçimin kaderini belirleyen en büyük şeylerden biri büyük ihtimalle ülkenizdeki yüksek enflasyon oldu. 2023 seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek’in ekonominin başına atanması daha önceki ekonomi politikasının başarısızlığının teslim edilmesi olmuştu.
* Bu seçim öncesinde ise “Acaba çıkan sonuç ekonominin rotasının değişmesine neden olur mu?” gibi bir düşünce vardı herkeste. Yerel seçim öncesindeki 500 baz puanlık faiz artırımını hatırlayın. Belki iktidar içindeki bazı kesimlerin yenilginin büyüklüğünden dolayı Şimşek’i suçlayacaktı. Ama aslında Erdoğan bunu yapmadı.
‘Şimşek’in konumunu iyileştirdi’
* Bence bu tablo içinde en olumlu olan şey, Erdoğan’ın yenilgiden kaçmamış olmasıdır. Erdoğan şu an için enflasyonla mücadeleye odaklanmanın devamı yönünde bir tavır koymuş gözüküyor. Bunun da Mehmet Şimşek’in konumunu biraz olsun iyileştirdiğini düşünüyorum.
* Hem Şimşek’ten hem de Merkez Bankası’ndan gelen mesajlar yerel seçim sonuçlarına rağmen enflasyonla mücadeleye devam edecekleri yönünde. Bu yüzden de piyasa sonuçları nispeten iyi karşıladı. Yani Türk hükümeti doğru mesajları verince de tepkinin olumlu olduğunu düşünüyorum.
Yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelir mi?
* Türkiye’nin döviz borç piyasaları toparlanıyor. Çeşitli Türk kuruluşları uluslararası sermaye piyasalarından nispeten ucuza borçlanabildi. Bu cesaret verici. Ama yabancı kurumsal yatırımcılar, henüz yerel hisse senedi piyasasına ve Türk Lira’sına çok fazla para yatırmadılar. Döviz kurunun görünümü konusunda hâlâ tedirginler.
* Belli ki yerel seçimler öncesinde döviz kuru üzerinde çok fazla baskı vardı. 2023 seçimlerinden sonra olduğu gibi maksimum devalüasyon olabileceğine ilişkin çok fazla söylenti vardı. Ancak bu çok düşük bir ihtimaldi.
* Bence Merkez Bankası’ndan gelen mesaj, onların bunu istemedikleri yönünde. Döviz kurunda da bir miktar istikrar görürsek, yabancı kurumsal yatırımcıların Türkiye’ye geri döndüğünü göreceğimizi, bunun döviz kurunun sabitlenmesine ve enflasyonun düşürülme sürecine yardımcı olacağını düşünüyorum.
* Özetlersem, yani makro politikanın doğru yönde ilerlediğini, piyasaların nispeten iyi tepki verdiğini ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmakla ilgilendiklerini düşünüyorum.
IMF ile Dünya Bankası arasındaki fark…
* IMF programı parayı vermek için çok fazla koşul koymaz, Dünya Bankası’nın koşulları vardır. Şöyle anlatmaya çalışayım; Dünya Bankası’nın Türkiye’ye proje bazlı fon aktarması için ciddi nedenler var. Ülkenizde korkunç bir deprem yaşandı, yeniden yapılanma çabalarına yardımcı olmak için ek finansmana ihtiyaç var. Türkiye, bölgedeki mülteciler açısından büyük bir yük taşıyor. Dolayısıyla Dünya Bankası’nın Türkiye’ye verdiği fonları artırması için iyi bir nedeni var. Ancak Dünya Bankası, IMF ile aynı role sahip olamaz. Dünya Bankası projeye para verir ve kullanımı için kriterlerin karşılanması gerekir.
‘Suudilerden yeni girişler olabilir’
* Körfez ülkelerinin alternatif teknoloji kaynaklarını, askeri teçhizatı sevdiği de ortada. Türkiye gerçekten ilginç bir askeri teknoloji programı geliştirdi. BAE ve Suudi Arabistan’ın özellikle insansız hava araçları işine dahil olmak istediğini düşünüyorum. Türkiye’yi ilerideki askeri teknolojiler açısından iyi bir ortak olarak görüyorlar. Bu açıdan Suudi Arabistan’dan da yeni girişlerin olacağını tahmin ediyorum.
Yüksek enflasyonun tek çözümü…
* Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik sorunların, özellikle de yüksek enflasyonun tek çözümü yavaş büyüme ve sıkı politikadır. Bu da zor politikadır, sevilmeyen bir politika dönemidir. AKP hükümeti bu politikaya devam edecek gibi gözüküyor.
* Mesela önümüzdeki iki yıl içinde seçim olacağını düşünseler belki bu politikaya devam etmezlerdi. Çünkü bu sancılı bir süreç. Bana göre iktidar partisi bu sancılı süreci seçimsiz atlatıp seçim dönemine daha az sorunla gitme politikası izleyecek. Çünkü böyle yaparlarsa kazanma şanslarının olduğunu düşünüyorlar.
‘Erdoğan’ın işinin bittiğini söylemek zor’
* Muhalefetin yerel seçimlerde çok iyi bir performans sergilediği için çok mutlu olduğunu biliyorum. Ama yerel seçimlere bakarak 2028’te olacak genel seçimin nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek güç. O seçimi etkileyecek çok fazla denklem ve o zamana kadar yanıtlanması gereken çok soru var.
* Biliyorsunuz, Türk halkı 2023’te çok sıra dışı bir şey yaparak Erdoğan’ı seçti ve herkesi şaşırttı. 10 ay sonra ise tam tersini yaparak yine şaşırttı. Dolayısıyla bugünden bakarak Erdoğan’ın işinin bittiğini ve durumu tersine çevirip yeniden seçim kazanamayacağını söylemek bence mümkün değil.
* Sonuçta Erdoğan hâlâ Türkiye’deki baskın siyasi oyuncu. Halen parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduruyor. Olası bir anayasal değişikliğin konuşulduğunu biliyorum. Bunu istiyor olabilir Erdoğan ama yine de neden erken seçim istesin ki? Neden erken seçim riskini alsın?
‘Erdoğan’ı hafife almamak lazım’
Liderler önemlidir. İmamoğlu farklı bir karakter. İstanbul seçimlerinde çok başarılıydı. Yavaş da Ankara’da olağanüstü bir performans ortaya koydu. Ama neredeyse 25 yıldır Türkiye’yi takip eden birisi olarak şunu öğrendim; Erdoğan’ı hiçbir zaman hafife almamak lazım. Onu sevseniz de nefret etseniz de o olağanüstü bir politikacı. Buna hiç şüphe yok. Hayatta kalma becerileri oldukça muazzam.
Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/timothy-ashten-turkiye-ekonomisine-dair-carpici-tespitler-haberi-723867