Geçtiğimiz günlerde Filistin’e destek eylemi için Kelime-i Tevhid bayrağı ile yürüyen bir vatandaşı ‘Burası Türkiye Cumhuriyeti’ sözleriyle darp eden Ege Akersoy isimli genç, ters kelepçe uygulanarak gözaltına alındı, ardından da tutuklandı.
Bu olayın basına yansıması sonrası sosyal medya ayağa kalktı.
Hilafet Çağrıları yapan kullanıcılara sert tepkiler gösterildi. Laiklik ve Atatürk vurguları öne çıkarak Ege Akersoy isimli gence sahip çıkılması gerektiği vurgulandı. Halifelik tartışmaları gündemin merkezine yerleşti.
Bu içeriğimizde Osmanlı Saltanatı ve Halifelik makamının kaldırılma sürecini anlatacağız.
Bakalım o dönemde neler yaşanmış.
İslam Dinine göre Peygamber’in ölümü sonrası Müslümanlara önderlik edip birliklerini sağlamakla görevli olan Halifelik makamı, 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçti.
Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleşen Ulusal Kurtuluş Savaşı, Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin tarafından Padişah’a isyan hareketi olarak tanımlanıyordu. Nitekim bu süreçte başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere birçok milli mücadeleci hakkında Padişah tarafından idam cezası çıkarıldı.
Mustafa Kemal Paşa’nın zaferi sonrası Ankara’ya bir mesaj gönderen Vahdettin, zaferin kazanılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek TBMM’nin kendisine biat etmesini istedi.
Paşa’nın bu sert sözleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir ihtilal meclisi olduğunu herkese hatırlatmıştı. Kısa zaman sonra müzakereler tamamlandı ve 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı.
Halifelik makamına çıkan Abdülmecit, TBMM ile ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Mustafa Kemal Paşa’yı “halifeliğin kurtarıcısı” ilan etti. Bununla birlikte Saltanatsız Halifelik kimsenin aklının almadığı bir işti.
Saltanatsız halifeliğin ne olduğu konusunun tartışılması bir muhalefet cephesi oluşturdu. Halifenin, ödeneğinin artırılmasını talep etmesi ve yabancı siyasi konukları kabul etmek için izin istemesi, hükümet ile halife arasında gerilim yarattı.