Başak Nur GÖKÇAM
Raporda, 2050 yılında net-sıfır salıma ulaşmak için kullanılacak araçlardan biri olarak görülen Karbon Yakalama, Kullanma ve Depolama (KYKD) teknolojilerinde Türkiye’nin mevcut durumu incelenerek, mevcut kapasitenin değerlendirilmesine yönelik öneriler yer aldı.
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Kaynak, Çevre ve İklim Derneği (REC) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Rıfat Ünal Sayman, “Ekonomik açıdan Türkiye’de KYKD teknolojilerinin uygulanabilmesi için gerekli ekonomik gerekçeler henüz oluşmuş durumda değil. Mevcut haliyle KYKD teknolojileri pahalı.
Dolayısıyla Türkiye’nin sera gazı salımlarının -kısa ve orta vadede- azaltılmasında karbon yakalama, kullanma ve depolamanın ülkenin koşullarına uygun bir çözüm olarak değerlendirilmesi güç. Maliyetlerinin düşmesi durumunda ise ancak uzun vadede çimento ve demir-çelik sektörlerinin salımlarının azaltılmasına destek olarak katkı sunabilir” dedi.
Çimento sektörü 30,7 milyar dolar bütçe ayırmalı
Türkiye’nin 2021 yılında Paris Anlaşmasını onayladığını ve 2038’de pik yıl olacağını hatırlatan Dr. Sayman “Türkiye, 2030 yılı için 1.213 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak öngördüğü salımlarını artıştan yüzde 41’lik azaltımla 695 milyon ton karbondioksit eşdeğeri seviyesinde tutmayı ve 2053 yılında net sıfır salıma ulaşmayı taahhüt etti.
Türkiye’nin bu hedeflere ulaşmak için önemli bir kaynak ayırması gerekiyor. Bu kapsama, KYKD gibi pahalı teknolojik çözümlerin, düşük maliyetli ve iklim dostu alternatifleri bulunan fosil yakıttan elektrik üretimi gibi sektörler yerine, salım azaltımının zor olduğu imalat sanayi sektörlerinden kaynaklanan salımların yönetilmesinde kullanımına öncelik verilmelidir.
Yakın zamanda yayınlanan Türkiye Çimento Sektörü için Düşük Karbonlu Yol Haritası çalışması, Türkiye’nin net sıfıra ulaşmak için 2053 yılına kadar sadece çimento sektörü salımlarında KYKD teknolojilerinin kullanımı için 29,8 milyar dolar ila 30,7 milyar dolar ayırması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca bu yatırımlar riskleri azaltacak sosyal ve çevresel güvencelerle birlikte hayata geçirilmelidir” diye konuştu.
Rapora göre günümüzde, küresel olarak 18 büyük ölçekli ticari karbon yakalama ve depolama (KYD) projesi faaliyette ve yılda yaklaşık 40 milyon ton CO2 toplam yakalama kapasitesine sahip. Bugüne kadar 230 Mt CO2’nun güvenli bir şekilde yeraltına enjekte edildiği tahmin ediliyor. Bu kapasitenin neredeyse yüzde 60’ı gelişmiş petrol geri kazanımı marifetiyle ve yüzde 35’i de doğrudan depolandığı biliniyor. Tesislerin yüzde 33’ü doğal gaz, yüzde 20’si elektrik, yüzde 11’i kimyasal üretim tesisleri olarak öne çıkıyor.
Tesisler ABD, Çin, Kanada, Avustralya ve Norveç gibi petrol geri kazanımı ve kömür üretiminin yaygın olduğu ülkelerde yoğunlaşıyor. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında ise en büyük zorluk, depolama sahalarıyla CO2 salım kaynaklarının coğrafi olarak çakışmamasına bağlı olarak maliyetlerin ve risklerin artırması olarak öne çıkıyor.
ABD’de teşvik, AB’de yaptırım uygulanıyor
Dünyanın farklı ülkelerinde KYKD’nin gelişmesi için desteklerin olduğunu hatırlatan Kaynak, Çevre ve İklim Derneği (REC) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Rıfat Ünal Sayman, “Amerika Birleşik Devletleri’nde ton başına karbondioksit depolanmasına 85 dolar vergi teşviki verildiği, Avrupa Birliği’nde ise ton başına karbondioksit salım bedelinin bir çeşit yaptırım olarak 100 euroya yaklaşmış olmasının KYKD teknolojilerinin uygulanmasını mali olarak olası hale getirdi. Türkiye’de ise henüz ne teşvik ne de yaptırım uygulaması mevcut. Bu durum, sonuç elde etme hususunda bize engel oluyor” ifadelerinde bulundu.
Kaynak: https://www.dunya.com/surdurulebilir-dunya/karbon-yakalama-kapasitemiz-uretimde-kullanilmali-haberi-720611