Türkiye’nin 2023 nüfus verileri TÜİK tarafından açıklandı. Verilerde yıllardır övündüğümüz, Avrupa ve Japonya gibi ülkelere karşı her daim avunduğumuz genç nüfusa ait veriler acı bir gerçek ortaya çıkardı. Emeklilerin giderek alım gücü ve oransal olarak düşen maaşları bir daha eski günlerine dönmeyebilir.
“Türkiye’nin genç nüfusu” hep övünülecek bir “güç” oldu. Yoksa bu gücü kaybediyor muyuz?
“Türkiye nüfusuna sonra bakarız, sorun neymiş?” diyenler de buraya buyursun.
Çocuk nüfusunun oranlarına bakıldığında da TÜİK’in Dünya Nüfus Günü nedeniyle yayımladığı verilerde de dağılım hem dünya hem de Türkiye için önemli göstergeler içeriyordu.
Aynı verinin içindeki genç, yani 15-24 yaş grubuna bakıldığında ise Türkiye ortalamayı yakalasa da çocuk tarafındaki verilerle azalışı teyit ediyor.
Sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminde ideal oranının 4 olması gerekiyor. 1 emekliye karşılık 4 aktif sigortalı çalışan olursa sistem sağlıklı sürüyor.
Burada da gelecekte neler olacağını anlatmak için ekonomi gazetecisi İbrahim Kahveci devreye giriyor.
Bir yandan dileyen evlensin, dileyen boşansın ancak hem sosyal politikalarda “en az 3 çocuk” hem de aile kavramına yapılan vurgular ve konunun ana odağının ekonomik olarak “gençlik” ve haliyle de nüfus artışı olması gözüyle bakılınca durum, “alarm” veriyor.
Kahveci’nin yaşlanma vurgusu da sosyal güvenlik sistemini tehdit eden ana unsur oluyor: “Çok ama çok hızlı yaşlanıyoruz.”
Son olarak felaketin ayak sesleri olan grafik geliyor: “Emekli maaşları düşmeye devam edecek. Kesin bilgi.”
O zaman finale de emekli maaşlarıyla asgari ücret karşılaştırmasını koymak kaçınılmaz oluyor. 2001 yılında 1,5 asgari ücret eden en düşük emekli ücreti 2024 yılında 10 bin TL’ye çıksa da 0,59 asgari ücret etmekten kaçamadı. Bu da “çalışan primlerini” ve vergilerini artırarak emekli maaşlarını finanse etmenin başka bir yolu değil mi? Ne dersiniz?