PISA sonuçlarını incelediğimde aklıma hep aynı soru geliyor: Neden eğitim sistemimiz, çocuklarımızın potansiyelini tam anlamıyla ortaya koyamıyor?
Bir yanda uluslararası arenada adından başarıyla söz ettiren ülkeler, diğer yanda ise sürekli bir kısır döngüye hapsolmuş bir sistem… Peki, biz bu döngüyü nasıl kırabiliriz?
Eğitim, bir ulusun geleceğini şekillendiren en önemli unsurdur.
Ancak, PISA (Programme for International Student Assessment) gibi uluslararası değerlendirme sistemlerinde Türkiye’nin yıllardır alt sıralarda yer alması, eğitim sistemimizin çıktılarını sorgulamamıza neden oluyor.
Şöyle bir düşünelim: Başarılı ülkeler bu noktaya nasıl geldi ve biz neleri yanlış yapıyoruz?
Gelin, Singapur, Güney Kore ve Finlandiya’nın eğitimdeki başarılarını kendi sistemimizle kıyaslayarak konuşalım.
Singapur: Meritokrasi ve kişiselleştirilmiş öğrenme
Singapur’un eğitim sistemine baktığınızda, hemen ‘meritokrasi’ kavramı dikkatinizi çeker. Burada bireylerin başarıları, toplumsal arka planlarından bağımsız olarak değerlendirilir. ‘Streaming’ diye bir sistem var mesela; öğrenciler bireysel yeteneklerine ve öğrenme hızlarına göre gruplandırılıyor. STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) alanlarına yoğun bir vurgu yapılırken, iş birliğine dayalı bir öğrenme ortamı oluşturuluyor. Bu model, her çocuğun kendi hızında ve kapasitesinde en iyi şekilde öğrenmesine olanak sağlıyor.
Peki, bizde durum nasıl? Türkiye’de herkes aynı kalıba sıkıştırılmaya çalışılıyor. Kendi hızında öğrenemeyen çocuklar ya geri kalıyor ya da potansiyelini sergileyemiyor. Bireyselleştirilmiş öğrenme modellerine geçmek, eğitim sistemimizi daha adil ve etkili bir hale getirmez mi?
Güney Kore: ‘Hagwon’ ve ileri teknoloji entegrasyonu
Güney Kore’yi düşünelim. Orada ‘Hagwon’ adı verilen özel dershaneler neredeyse bir yaşam biçimi olmuş. Çocuklar okuldan sonra bu dershanelere gidiyor ve eksiklerini kapatıyor. Ancak bu dershaneler sadece akademik performansı artırmakla kalmıyor, aynı zamanda teknoloji ile destekleniyor. Mesela, yapay zekâ tabanlı platformlar öğrencilerin eksiklerini anında tespit edip geri bildirim sağlıyor.
Türkiye’de teknolojiyi eğitimde ne kadar kullanıyoruz? Okullarımızın bir kısmında hâlâ temel altyapı eksiklikleri varken, teknoloji entegrasyonu hayal gibi görünüyor. Dijital dönüşümde geç kalmamak için ‘akıllı sınıflar’ ve yapay zekâ gibi yenilikleri bir an önce benimsememiz gerekmez mi?
Finlandiya: Fenomen tabanlı öğrenme ve eğitimde eşitlik
Bir de Finlandiya’yı ele alalım. Onların da farklı bir yolu var. ‘Phenomenon-based learning’ diye bir sistem inşa edilen. Bu modelde öğrenciler, gerçek dünya problemleri üzerine çalışıyor ve böylece eleştirel düşünme becerileri gelişiyor.
Ayrıca, Finlandiya’da eğitimde fırsat eşitliği o kadar güçlü ki, bir çocuğun başarısı ne yaşadığı bölgeye ne de ailesinin ekonomik durumuna bağlı. Tüm öğrenciler aynı kalitede eğitime erişebiliyor. Bizde ise şehir merkezindeki okullarla kırsal bölgelerdeki okullar arasında ciddi farklar var. Bu farkları kapatmadan nasıl eşit bir eğitim sağlayabiliriz? Finlandiya’nın modelinden ilham alarak kendi bölgelerimizde eşitliği sağlamayı hedeflemek çok mu uzak bir hayal?
Sonuç: Geleceğe geç kalmak istemiyorsak
Eğitim, sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamalı, aynı zamanda geleceğin belirsizliklerine de hazırlıklı olmalı. Einstein’ın bir sözü var: ‘Sorunları, onları yarattığımız düşünce seviyesiyle çözemeyiz.’ Tam da bu noktada, eğitim sistemimizi kökten değiştirmemiz gerektiği açık değil mi?
Singapur, Güney Kore ve Finlandiya’nın başarıları bize kılavuzluk edebilir ama burada önemli olan, bu modelleri yüzeysel bir şekilde kopyalamak yerine kendi kültürümüze uygun bir sistem geliştirmek. Eğer bireyselleştirilmiş öğrenme, dijital teknolojilerin etkin kullanımı ve eşitlik ilkelerini merkezimize alırsak, belki biz de eğitimde o arzuladığımız sıçramayı gerçekleştirebiliriz. Ama bunun için hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Çünkü gelecek bizi beklemiyor.
Instagram
X
LinkedIn
‘Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio’