Günümüzde yalnız insanların sayısı ilişkide olanlarınkinden çok daha fazla. Çünkü bireyselleşme ve kendine odaklanma herkesin ortak isteği gibi görünüyor. Dolayısıyla eski dönemlerdekinin aksine yalnız kalmak artık bir tabu olmaktan çıkarak kişiye içsel keşif imkanı sunan bir fırsat gibi tanımlanıyor.
Ama durum her zaman böyle değil!
Peki sen bu işin hangi tarafında duruyorsun? Gerçekten yalnızlığı kendine doğru bir yolculuk gibi mi görüyorsun? Yoksa isteyip de aradığın partneri bir türlü bulamıyor musun?
Gel cevabı birlikte bulalım!
Yalnız olmak ve yalnız kalmak iki farklı kavramdır.
Yalnız olmak, genellikle kendini yalnız hissettiğin ve bu durumdan hoşnut olmadığın bir ruh haline işaret eder. Yani yalnız olmak kişinin kendi tercihi değildir de daha çok çevresel şartlardan kaynaklanır. Haliyle kendini fiziksel veya duygusal olarak izole hissetmek, diğer insanlarla bağ kuramamak ve kurduğu zaman bile bir yerlerde eksiklik hissetmek bu tür yalnızlığın sonucudur.
Yalnız kalmak kişinin hayatının herhangi bir döneminde tercih edebileceği bir şeydir.
Yalnız kalmak ise daha bireysel bir tercihtir ve şartlardan değil, doğrudan kişisel isteklerden kaynaklanır. Yani yalnız kalmak daha çok kişinin kendisi için seçtiği bir şeydir ve hayatın herhangi bir bölümünü kapsayabilir. Genel olarak yalnız olmak daha olumsuz bir yalnızlığı ifade ederken, yalnız kalmak oldukça pozitif bir serüven olabilir.
Yalnız olmanın kişiye yaşattığı psikolojik baskı çok daha ağırdır.
Yalnız olmak bazen kişiye kendini kimsesiz ve çaresiz hissettirir. Sanki kendinde veya yaşamında bir bozukluk varmış gibi hissetmek buradaki en tehlikeli sonuçtur. Çünkü hissedilen eksikliği kapamak için izolasyon, kızgınlık, kırgınlık gibi çok daha ağır psikolojik sorunlar görülebilir.
Yalnızlık kişinin kendi tercihi olduğunda her şey daha canlı ve parlak görünür.
Çünkü diğer yalnızlığın aksine, bu tür bir yalnızlıkta kişi kendi kendisiyle yakın arkadaştır. Yani; iç dünyaya dalmak, meditasyon yapmak, kişisel hobilere odaklanmak veya tek başına aktiviteler planlamak asla olumsuz deneyimler değildir. Hatta bu tür yalnız etkinlikler tam bir öz güven pompası olabilir ve kişinin toplumda kendini daha iyi ifade eden bir bireye dönüşmesini sağlayabilir.
Yalnız kalmak kişisel hedeflere odaklanmayı kolaylaştırır.
Çünkü yalnızlıkla sorunu olmayan kişiler, genellikle bireysel hobileri konusunda birçok kişiye kıyasla çok daha bilinçlidir. Bu da onları istek ve arzularına odaklanan, bunları gerçekleştirmek içinse gerekeni yapan bireylere dönüştürür. Özellikle yaratıcılığını geliştirme ve içindeki yeni kimliği keşfetme gibi konularda yalnızlığın faydası son derece fazla olabilir.
Öte yandan bu tablonun bir diğer yüzü de vardır.
Modern hayatın getirdiği yoğun iş temposu ve teknolojik gelişmeler bazen kişiyi işkolik bir birey haline getirir. Bu da insanları birbirinden uzaklaştıran, romantik ilşikilerdeki veya arkadaşlık ilişkilerindeki bağı zayıflatan oldukça zararlı bir durumdur. Özellikle dijital bağlantıların artması sonucu yüz yüze iletişim azalabilir ve kişi bu sürecin sonunda kendini asosyal ve yalnız hissedebilir.
Yalnızlık tercih olsa da olmasa da her insan bazen kendini yalnız hisseder.
Bir diğer önemli konu da her insanın benzer mental aşamalardan geçtiği gerçeğidir. Çünkü kendi yalnızlığında mutlu olmak ve olmamak iki farklı şey gibi görünse de bazı durumlarda kişi bundan tam anlamıyla emin olmayabilir. Yani yaratıcılık, özgürlük ve öz güven dolu bir yalnızlıkta bile günün sonunda kendinde problem arayan birey sayısı oldukça fazladır. Bu da herkesin derinde de olsa yalnızlıktan korktuğunu gösterir, çünkü insan özünde sosyal bir varlıktır.
Sahip olduğumuz sosyal çevre bize yalnızlığımızı unutturur.
Aile, arkadaş çevresi veya romantik ilişkiler yalnız hissetme duygusunu alıp götürür. Böyle düşünüldüğünde de kimsenin yalnız olmadığı sonucuna varılabilir çünkü sosyal hayat bizi sürekli birileriyle iletişim halinde kalmaya sürükler. İçte olan ise çok daha farklıdır ve herkes bu tip derin düşüncelere dalmayı tercih etmeyebilir. Gün sonunda sadece kendinin, kendi yanında kalacağını bilmek pek kabul edilebilir bir duygu olmayabilir.
İyi bilinen bir şey var ki her tür yalnızlık kişinin güçlü yanlarını bulmasını sağlar.
İç dünya keşfi en başlarda zor olsa da kişi bunun tadına bir kez baktıktan sonra artık hayatı asla eskisi gibi olmaz. Çünkü özellikle uzun süreli bir yalnızlıkla mücadele edenler bilir ki, yalnızlıkta da sağlıklı bir beden-zihin dengesi kurulabilir. Hatta pek çok kişinin başa çıkmakta zorlandığı ve sırf bu yüzden toksik ilişkilere başladığı bir süreçte, yalnız kişi her şeye uzaktan bakıp kendini kucaklamasını da en iyi bilendir.
Yalnızlık bazen çok önemli bir ihtiyaçtır.
Sürekli ilişkide olmak ve yalnız kalmamak iyi bir şey gibi görünse de kişiyi kendi kendinden uzaklaştırır. Ve ileride bir gün biten ilişkinin ardından kendini daha çaresiz hissetmesine neden olur. Çünkü kendi başına kaldığında ne yapacağını bilmemek, kendini tanımamakla ve hayattaki beklentilerini anlamamakla ilgili bir konudur. Dolayısıyla yalnızlık bazen tüm ilişki sorumluluklarından kaçarak kendi kendinle kalmak için harika bir fırsattır ve pek tabii gereklidir.
Yalnızlık seçimin olsa da olmasa da işlere olumlu tarafından bakmak en iyisi.
Yalnızlık, biz farklı şeyler planlasak bile hepimizin karşısına bir anda çıkabilir. Ya da ortada hiçbir şey yokken bir anda herkesten uzaklaşmak istememiz sonucu kendini gösterebilir. Her iki durumda da ortada sevinecek sayısız şey vardır. Bu noktada önemli olan da kötü hislerle mücadele etmek ve yalnızlığın zaman zaman herkesin başına geldiğini anlamaktır. Çünkü unutma ki, yalnızlık hissini yaşayıp kendini tanıyarak ileride çok daha sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurabilir, istediğin hayatı elde etmek için yapmak gerekenleri çok daha net anlayabilirsin. 🤗😘
Kaynak: https://onedio.com/haber/yalnizlik-senin-tercihin-olabilir-yalniz-olmak-mi-yoksa-yalniz-kalmak-mi-1249381