Organ nakli sadece fiziksel bir tedavi süreci mi yoksa kimliğimizi yeniden şekillendiren bir deneyim mi? Son araştırmalar, bu sorunun şaşırtıcı bir boyutunu ortaya koyuyor. Nakil alan hastalar, bağışçılarının hatıralarını, kişiliklerini ve hatta alışkanlıklarını miras aldıklarını iddia ediyor. Bilim dünyasında tartışmalara yol açarken, bazı vakaların detayları tüyler ürpertici. Gelin beraber bakalım. 👇🏻
Son yıllarda yapılan bir dizi araştırma, organ nakli alan hastaların, yeni organlarıyla birlikte beklenmedik anılar, duygular ve hatta kişilik değişiklikleri yaşadığını ortaya koydu.
Bu değişimlerin en sık kalp nakli alan hastalarda görüldüğü rapor edilse de böbrek, akciğer ve hatta yüz nakli yapılan hastaların bile benzer deneyimler yaşadığı bildiriliyor.
Örneğin bazı hastalar daha önce hiç sevmedikleri yiyecekleri tercih etmeye başlarken, diğerleri müzik zevklerinin ya da cinsel yönelimlerinin değiştiğini ifade etti.
Araştırmada öne çıkan bir vakada; 9 yaşındaki bir erkek çocuğa, boğularak hayatını kaybeden 3 yaşındaki bir kızın kalbi nakledildi. Çocuğun ailesi, nakilden sonra onun sudan ölümüne korkmaya başladığını bildirdi.
Araştırmacılar, kalp ve beyin arasındaki güçlü nörolojik bağlantılara dikkat çekiyor. Kalbin, beyindeki gibi nöronlar ve hücreler içerdiğini ve bu iki organın çift yönlü bir iletişim sistemiyle çalıştığını belirtiyorlar.
Bilim insanları, “Nakil sırasında, bağışçının kişilik özellikleri ve anılarının alıcıya aktarılması mümkün olabilir. Bu, hafıza ve kimlik konusundaki geleneksel anlayışlara meydan okuyor.” diyor.
Çarpıcı iddialar karşısında herkes hemfikir değil. McGill Üniversitesi’ndeki bilim insanları, bu tür değişimlerin psikolojik tepki veya büyük bir ameliyat sonrası yaşanan adaptasyon süreciyle açıklanabileceğini düşünüyor.
Kaynak: https://onedio.com/haber/donorlerin-anilari-ve-kisilikleri-organ-nakliyle-yeni-sahiplerine-geciyor-olabilir-1264069