Halk arasında kan kanseri veya kemik iliği kanseri olarak da bilinen lösemi, çocukluk çağında dünyada ve ülkemizde en sık görülen bir kanser türü. Öyle ki çocukluk döneminde tüm kanserlerin yüzde 30-35’ini lösemi oluşturuyor. Ülkemizde her yıl 1200-1500 çocuğa lösemi tanısı konulmakla birlikte, bilinmeyen vakalar da göz önüne alındığında, yaklaşık olarak yılda 2000 çocuğun bu hastalığa yakalandığı tahmin ediliyor. Lösemi tedavi edilmediğinde ölümcül olabiliyor. Ancak bilimsel gelişmeler ışığında, uygulanan güncel tedavi protokolleriyle, çocukluk çağı lösemileri umutsuz değil, aksine yüksek oranlarda tam iyileşmenin sağlanabildiği bir hastalık haline geldi. Tedaviden etkin sonuçlar alınmasında ise erken teşhis ve tedavi kilit rol üstleniyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Sema Aylan Gelen, erken teşhis için ebeveynlerin bazı belirtilerde zaman kaybetmeden hekime başvurmaları gerektiğine işaret ederek, “Örneğin, erişkinlerden farklı olarak, sağlıklı olan bir çocuk yorulmaya veya aşırı hareketli olmasına bağlı olarak; bacak ağrısı, bel ağrısı veya eklem ağrısından şikayet etmez. Eğer çocukta kemik ağrısı varsa, mutlaka ciddiye alınmalıdır” diyor.
En yaygın akut lösemi görülüyor
Lösemiler; kemik iliğindeki öncü hücrelerin gelişimlerinin duraklamaları ve kontrolsüz çoğalmaları sonucunda kemik iliğini, periferik kanı ve bazen diğer organları istila ederek normal kan hücrelerinin oluşmasını engelleyen bir hastalık grubu. Çocukluk çağında gelişen lösemilerde en yaygın akut lösemiler görülüyor. Çocukluk çağı lösemilerinin yüzde 70-75’i akut lenfoblastik lösemi, yüzde 25-30’u akut myeloblastik lösemi, çok daha az kısmı da juvenil miyelomonositik lösemi ve kronik miyeloid lösemiden oluşuyor. Akut lenfoblastik lösemi 2-5 yaş arasında, akut miyeloblastik lösemi ise 0-2 yaş ve adolesan dönem olmak üzere iki dönemde daha sık gözleniyor. Çoğunlukla viral bir enfeksiyon sonrasında geliştiği için bu yaş grubunda löseminin sık görülmesinin bir nedeni olarak, okul öncesi ve okul çağındaki çocuklarda enfeksiyon sıklığının fazla olması gösteriliyor.
Bu belirtilerde zaman kaybetmeyin!
Lösemide erken teşhis büyük öneme sahip. Zira gecikme olursa, tedavi sürecinde zorluklara ve hayati risklere sebep olabiliyor. Lösemi genellikle ani başlayan belirtiler ile ortaya çıksa da, bir kısmı sinsi ve yavaş ilerliyor, aylar süren seyir izleyebiliyor. Doç. Dr. Sema Aylan Gelen, lösemi hastalığına özgü belirti olmadığını belirterek, çocuklarda görülen ve hekime mutlaka başvurulması gereken uyarıcı işaretleri şöyle sıralıyor:
- Sık tekrarlayan enfeksiyonlar
- Anemi kaynaklı halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı, solukluk
- Uzun süre devam eden ve inatçı ateş ve enfeksiyonlar
- Ciltte kırmızı noktalar, kolay morarma ve kanama
- İştah kaybı ve istemsiz kilo kaybı
- Gece terlemeleri
- Karın ağrısı ve şişkinlik
- Kemik ağrısı ve eklem ağrısı
- Lenf bezlerinde şişme veya hassasiyet
Pek çok etken yol açabiliyor, ancak…
Son yıllarda tedavilerdeki ilerlemelere rağmen lösemi sıklığında artış olması, bu hastalığın sadece genetik etkilenme sonucu değil, çevresel etmenlere de bağlı olabileceğini destekliyor. Radyasyon, bazı ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, böcek öldürücü ilaçlar nedeniyle oluşan çevresel kirlenme, gıda maddelerindeki katkılar ile bazı kimyasal maddelerin lösemiye yol açtığı biliniyor. Bazı genetik sendromlar da (en sık Down sendromu) lösemiye sebep olan faktörler arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra löseminin enfeksiyona yanıt olarak da ortaya çıkabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Sema Aylan Gelen, “Bebeklik döneminde enfeksiyonlardan korunma amaçlı aşırı izolasyona bağlı olarak enfeksiyonların geç çocukluk döneminde geçirilmesi, bağışıklık sisteminin anormal yanıt vermesine yol açabilir. Bu durumun da lösemi riskini arttırabildiği düşünülmektedir. Tüm bu etkenler lösemi riskini yükseltseler de çocuklarda lösemi gelişiminde her zaman kesin bir neden saptanamayabilir” bilgisini veriyor.
Tedavi edilebilen bir hastalık
Lösemi umutsuz değil, aksine günümüzde uygulanan güncel tedavi yöntemleri sayesinde gün geçtikçe artan tedavi başarısıyla yüksek oranlarda iyileşmenin sağlanabildiği bir hastalık. Tedavi, löseminin tipine ve tanımlanan risk gruplarına göre; kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik ilaçlar, immünoterapiler, psikososyal destek ve kemik iliği nakli bileşenlerinden oluşuyor. Çocukluk çağında görülen akut lenfoblastik lösemi hastalarının yüzde 80-90’nında uzun dönem sağ kalım sağlanıyor. Akut miyeloblastik lösemide ise son 40 yıl içinde sağ kalım oranı yüzde 10’dan yüzde 50’lere kadar yükselmiş durumda. Doç. Dr. Sema Aylan Gelen, lösemili hücreleri yok etmenin temel yolunun kemoterapi olduğunu belirterek, “Bazı lösemi türlerinde hastalığın beyine yayılmasını önlemek veya yayılım varsa tedavi etmek için radyoterapi (ışın tedavisi) verilir. Akut lenfoblastik lösemi hastalarının yaklaşık yüzde 10’unda, akut miyeloblastik lösemide ise yüzde 30-50’sinde kök hücre nakli gerekir. Yüksek risk grubundaki hastalar ve kanserin nüks ettiği hastalar kemik iliği nakli adayıdır” diyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Kaynak: https://www.beyazhaberajansi.com/akut-losemi-cogunlukla-viral-bir-enfeksiyon-sonrasi-goruluyor/109583/